Araştırmamın temel amacı Almanya’daki gençlerin eğitim yönünden, sosyal ve kültürel yönden önemli problemlerini tespit edip onların camiden beklentilerini ortaya koymaktır. Kaldı ki gençler cami içinde yürütülen din hizmetlerinin güzel ve başarılı yönlerini belirleyerek, bunların dışında dini hayatı daha iyiye götürecek çözüm önerileri vermişlerdir.
Bunları da dikkate alarak yurt dışında görev yapan din görevlileri gençlerin eksik yönlerinin ve sorunlarının neler olduğunu ortaya koyabileceklerdir. Dolaysıyla da bu konu ile ilgili eksiklerin tespit edilip aksayan yönlerin giderilmesi ve daha sağlıklı hizmetlere varılabilmesi için yeni gelecek din görevlilerine çok yönlü hizmetler sunabilme imkânı sağlanabilecektir.
Böyle bir konu, Almanya’da ele alınmadığı için bir ilk olarak araştırmanın önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu bilgiler ışığında Almanya’da görev yapmak isteyen din görevlileri önceden hazırlıklı olacaklar ve camilerde gençlere ve çocuklara daha iyi hizmet edebilme imkânına kavuşacaklardır
İçindekiler
Giriş
1. Konuyla ilgili kavramlar
2. Problem
3. Araştırmanın Amacı ve Önemi
4. Araştırmanın Yöntemi
5. Araştırma Soruları
I. Bölüm
GENÇLERIN SOSYAL VE DINI HAYATLARI VE BUNA BAĞLI OLARAK MEVCUT PROBLEMLERI
1. Mevcut Sosyal Hayat ve Problemler
2. Dini Hayat Süreci ve Mevcut Problemler
II. Bölüm
EGİTİM SİSTEMİ VE GENÇLERİN EĞİTİM DURUMLARI
1. Berlin’de Eğitim Sistemi
2. Gençlerimizin Eğitim Durumları ve Problemleri
III. Bölüm
GENÇLERİMİZİN DİN EGİTİMİ MESELESI
1. Berlin’de Din Eğitimi
2. Okul Dışında Din Dersi
3. Berlin’de Din Eğitiminde Diğer Sosyal Faaliyetler
IV. Bölüm
BULGULAR VE YORUMLAR
1. CAMİYE GİTMEYEN GENÇLERİN DİN HİZMETLERİYLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
1.1 Camiye Gitme Sıklığı ve Camiye Gitme Amacı
1.2 Camide Verilen Din Hizmetleri ve Düşünceleri
1.3 Cami İçi Din Hizmeti Beklentileri
1.4 Cami Dışı Din Hizmeti Beklentileri
1.5 Gençleri Camiye Getirmek İçin Öneriler
1.6 Camide Yapılan Faaliyetler Üzerinde Öneriler
1.7 Din Görevlisinden Beklentileri
1.8 Camide Faaliyet Yapılması İçin Uygun Vakitler
1.9 Vaaz ve Hutbe Hakkında Düşünceleri
1.10 Hutbe ve Vaazda Dinlenmek İstenen Konular
1.11 Gençlerin Vaaz ve Hutbe Vermesi
1.12 Almanca Vaaz ve Hutbe
1.13 Gençlerin Hoca ve Cemaat İle İlişkileri
1.14 Din Görevlisinin Gençleri Anlaması
1.16 Camide Okul İçin Ders Yardımı
2. CAMİYE GİDEN GENÇLERİN DİN HİZMETLERİYLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
2.1 Camiye Gitme Sıklığı ve Camiye Gitme Amacı
2.3 Cami İçi Din Hizmeti Beklentileri
2.4 Cami Dışı Din Hizmetinden Beklentileri
2.5 Gençleri Camiye Getirmek İçin Öneriler
2.6 Camide Yapılan Faaliyetler Üzerine Öneriler
2.7 Din Görevlisinden Beklentiler
2.8 Camide Faaliyet Yapılması İçin Uygun Vakitler
2.9 Vaaz ve Hutbe’den Beklentileri
2.10 Hutbe Ve Vaazda İşlenmek İstenen Konular
2.11 Gençlerin Vaaz Ve Hutbe Konularıyla İlgili Önerileri
2.12 Almanca Vaaz ve Hutbe
2.13 Gençlerin Hoca ve cemaat ile ilişkileri
2.14 Din Görevlisinin Gençleri Anlaması
2.15 Din Görevlisinin Gençlerle İletişimi
2.16 Camide Okul İçin Ders Yardımı
3. CAMİYE GİTMEYEN GENÇ KIZLARIN DİN HİZMETLERİYLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
3. 1 Camiye Gitme Sıklığı ve Camiye Gitme Amacı
3. 2 Camide Verilen Din Hizmetleri İle İlgili Düşünceleri
3.3 Cami İçi Din Hizmeti Beklentileri
3.4 Cami Dışı Din Hizmetinden Beklentileri
3.5 Gençleri Camiye Getirmek İçin Öneriler
3.6 Camide Yapılan Faaliyetler Üzerinde Öneriler
3.7 Din Görevlisinden Beklentileri
3.8 Camide Faaliyet Yapılması İçin Uygun Vakitler
3.9 Vaaz ve Hutbe Hakkındaki Düşünceleri
3.10 Hutbe Ve Vaazda Verilmesi İstenilen Konular
3.11 Gençler Vaaz ve Hutbe Verdiği Zaman
3.12 Almanca Vaaz ve Hutbe
3.13 Genç Kızların Din Görevlisi ve Cemaatle İlişkileri
3.14 Din Görevlisinin Gençleri Anlaması
3.15 Din Görevlisinin Genç Kızlarla İletişimi
3.16 Camide Okul İçin Ders Yardımı
4. CAMİYE GİDEN GENÇ KIZLARIN DİN HİZMETLERİYLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
4. 1 Camiye Gitme Sıklığı ve Camiye Gitme Amacı
4.2 Camide Verilen Din Hizmetleri ve Düşünceleri
4.3 Cami İçi Din Hizmeti Beklentileri
4.4 Cami Dışı Din Hizmeti ile ilgili Beklentiler
4.5 Gençleri Camiye Getirmek İçin Öneriler
4.6 Camide Yapılan Faaliyetler Üzerine Öneriler
4.7 Din Görevlisinden Beklentiler
4.8 Camide Faaliyet Yapılması İçin Uygun Vakitler
4.9 Vaaz ve Hutbe Hakkında Düşünceleri
4.10 Hutbe ve Vaazda İşlenilmesi İstenen Konular
4.11 Gençler vaaz ve hutbe verdiği zaman
4.12 Almanca Vaaz ve Hutbe
4.13 Genç Kızların Din Görevlisi ve Cemaatle İlişkileri
4.14 Din Görevlisi Genç Kızları Anlaması
4.15 Din Görevlisinin Gençlerle İletişim
4.16 Camide Okul İçin Ders Yardımı
SONUÇ VE ÖNERİLER
EK:1
MÜLAKAT SORULARI
Önsöz
Almanya, büyük göçmen potansiyelini barındıran Avrupa’nın en önemli sanayi ülkesidir. Türkiye’nin yurtdışına işçi gönderdiği ilk ülke olması ve en fazla vatandaşımızın burada bulunması nedeniyle Almanya’nın Türk işçi göçü bakımından büyük bir önemi vardır. Bu işgücü göçü ve göçmenlik olgusu, başlangıçtan itibaren, hem Almanya hem de ülkemiz açısından işçilerimizin ve çocuklarının çözülmesi gereken bir takım problemleriyle iç içedir.
Bunun yanında, iki Almanya’nın birleşmesiyle Almanya’da yaşayan 3 milyon vatandaşımızın mevcut durumunun daha da önem kazandığı açıktır. Almanya’daki Türklerin karşılaştıkları zorlukların bir takım faktörlerden kaynaklandığı söylenebilinirse de, en önemli sebep, işçilerimizin İslam dinine mensup olmaları ve bu dinin gereklerine göre yaşamak istemeleridir.
Almanya’ya işçi göçünün çeşitli açılardan incelenip, araştırılması mümkündür. Sosyologlar, siyasal bilimciler, ekonomistler, eğitimciler, din eğitimiyle uğraşanlar bu konuya yakından ilgi duyarak araştırma safhasına getirebilirler.
Yapılan bu araştırma Almanya’nın Berlin eyaletinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın giriş bölümünde konuyla ilgili kavramlar açıklanmış, konu üzerinde inceleme yapılarak, problem ortaya konulmuştur.
İkinci, üçüncü, hatta dördüncü neslin sosyalleşmesinde, kendi inanç ve kültür sistemiyle bütünleşmesinde ilk ve en önemli faktörü oluşturan “aile ocağı”, gerçek kimliğiyle ortaya konulmadan, araştırmamızda çocuklarımızın meselelerini tek başına ele almamızın bir anlamı olabileceği elbette düşünülemez. Bu sebeple, bu çalışmada, çocuklarımızın problemleriyle birlikte, işçilerimizin 1961 Ekim ayında Almanya’ya işçi olarak gelmelerinden itibaren geçen 49 yılın tarihi gelişimini, onların mevcut sosyal hayatlarını ve sorunlarını, dini hayat sürecini kısa da olsa değerlendirme yoluna gidilmiştir. İsçilerimizin üzerinde geliştirilen bu çizgideki değerlendirmeler aynı zamanda çocuklarımızın tutumlarını, inanç sistemlerini ve değer yargılarını açıklamada yön belirleyici çalışmalar olarak onlara faydalı olmuştur. Yoksa bu araştırma, çocuklarımızı cami ve cemaat çevresinden soyutlayarak yapılmış bir inceleme değildir.
Almanya’ya gitmeden önce bu araştırmayla ilgili sorularımı hazırlayıp hocalarıma danıştım. Onlarla beraber bir yol haritası oluşturduk. İşlenen konunun gerçekten araştırmaya değer olduğunu ayrıca belirtmek istiyorum. Zira başta Almanya olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinde kaliteli ve çok yönlü din görevlilerine ihtiyaç olduğu, toplumun her seviyesine seslenebilecek deneyimli din görevleri gerektiği gerçeği ortadadır.
İnsanlarımızın yıllardan beri yurt dışında yaşadıkları problemleri, değişik kültürel sorunları ve karşılaştıkları güçlükleri ancak oradaki din görevlileri ve vatandaşlarımız biliyor. Gelişmelere açık, çok yönlü ve mesleğinde kendini yetiştirmiş din görevlileri gönderilmediği için oradaki problemler tespit edilemiyor, dolayısıyla da hem insanlar hem de görevliler zorluklarla karşılaşıyorlar.
Artık bu zorlukların son bulmasına yardımcı olmak üzere, gençlerin camiden beklentilerini belirlemek için farklı gruplar, çevreler halinde gençlerle görüştük. Onların beklentilerini tespit ettik, hangi konularda sıkıntı çektiklerini ve bunları nasıl çözebileceğimizi onlardan öğrenmeye çalıştık.
Bu tür araştırma konuları yeni olduğu için eksikliklerimiz olabilir. Temennimiz, bu konularda daha geniş ve daha çok çalışmanın yapılarak, bu sahadaki eksikliklerin belirlenmesi ve uygun çözüm yollarının ortaya konulmasıdır. Aynı zamanda, Türkiye’den gelecek din görevlilerinin de bu tür çalışmaları okuyup, hazırlıklı ve bilgili olarak gelmesidir.
Bu araştırmada bize destek olan, yardım eden yurttaşlarımıza, onların çocuklarına; tezimi Türkçe kurallarına göre kontrol eden, maddi ve manevi açıdan daima bana yardımcı olan anneme, babama ve dayıma; özellikle, tezimin hazırlanmasında kıymetli vakitlerini esirgemeyerek tenkit ve tavsiyeleriyle bana rehberlik eden muhterem hocam Prof. Dr. Cemal Tosun’a ve Dr. Halise Kader Zengin’e minnet ve şükranlarımı arz etmeyi bir vazife telakki ederim.
Giriş
1. Konuyla ilgili kavramlar
Herhangi bir konunun daha kolay tanıtılmasına ve anlaşılmasına yarayacak yöntemlerden birisi de, o alanla ilgili öncü nitelikli bazı temel kavramları başlangıçta özet olarak da olsa açıklamaktır. Bu düşünceden hareketle konumuzun bir parçası olan Din Eğitimi Kavramı’nın analizini yapmak yerinde olacaktır. Bunlardan ilki “Din” kavramıdır.
“Dinler tarihi ile uğraşan bazı araştırmacılar “Din” olgusunu tarif etmenin çok güç olduğunu anlatmaktadır. Onlara göre dinin gerçek tarifini yapmak, hayatı tarif etmek kadar zordur. Zira gerek semavi, gerekse felsefi veya beşeri dinlerin hepsini kapsamına alabilecek, klasik deyimiyle “efradını câmi, ağyârını mâni” bir tarifin yapılması gerçekten pek kolay değildir. Buna rağmen hem batıda ve hem doğuda çeşitli tanımlar yapılmıştır.”[1]
İslam’da dinin klasik tarifi şöyledir:
“Din ilahi bir kanun olup, reşit (akil, baliğ) olan kimseleri maddi ve manevi hayatlarında hayırlı yola götüren bir delildir.” “Allah Teâlâ tarafından vaaz olunmuş ilahi bir kanundur.” Batıda yapılan çeşitli din tarifleri ise şunlardır: “Ne zaman bakımından, ne de mekân bakımından düşünülmesi mümkün olmayan bir güce inanmaktır.” (Robert Spencer). “Din, insanın bütün vazifesinde ilahi emrin bilinmesi ve tanınmasıdır.” (Emanuel Kant). “Aczini ve kudretsizliğini duyan ruhların en yüksek bir kudret ile münasebet ve ilgi kurmalarıdır.” ( A. Sabatier).[2]
Din insanla Allah, insanla insan, insanla eşya arasındaki münasebeti düzenleyen ilahi bir kurumdur. Din ferdin kendisini bulması ve tanıması yanında, sosyal bütünleşmeyi de sağlayan en önemli faktördür. İnsanlar arasındaki sosyal ilişkileri yüksek ahlak prensiplerine bağlayan tek müessesedir.
“Psikolojik manada din, insanın fizik ötesi alana karşı tepkisidir. İlk adımda bu tepki görülmeyen alanı ve insanüstü gücün varlığını kabuldür (iman). Bunu dini duygular (korku, sevgi, saygı) ve dış ifadeler (dua, ibadet…) takip eder. Ancak bu tepki belirsiz bir boşalma değildir, hemen hemen her zaman davranışın çevre tarafından belirli bir şekle sokulmasıdır. Yani dini davranış, çevrenin kültürüne göre şekillenmiş bir davranıştır.”[3]
Eğitimcilerin eğitim kavramına olan yaklaşım farklılıkları, şüphesiz onların eğitim tanımlarında da kendini gösterir. Bazıları eğitimi çok genel anlamda ele alırken, bazıları daha dar ve özel anlamda tanımlamışlardır.
Eğitim beşeri bir olaydır. Olgun bir neslin yeni nesle bütün maddi manevi mirasını aktaran bir vasıtadır. Onun için eğitimi şöyle tarif edebiliriz:
“Eğitim, yetişkin bir neslin şuurlu ve metotlu olarak sahip olduğu bütün bilgileri ve teknikleri yetişkin olmayan nesle aktarması faaliyetidir.”[4]
“Rudolf Lochner’e göre eğitim şahsi bir hayat yardımı, grup hayatına girme ve grup kültürünün aktarımı amacı ile gençlere veya yetişkinlere yönelen, kısmen planlı, kısmen plansız, ama her hal ve durumda bilinçli insan uğraşısıdır.”[5]
Eğitim, insanoğlunun çocukluk ve gençlik çağlarında olduğu kadar, yine insan hayatının diğer dönemlerinde de sürekli ihtiyaç duyulan bir eksikliktir. Çünkü hayat sürekli olarak gelişme ve değişmelerin sahnelendiği bir yerdir. Onun için kişi hangi yaşta ve statüde olursa olsun, hayatının her devresinde çeşitli biçimlerde ”beşikten mezara kadar” devam eden eğitim faaliyetinin içerisinde yer alması gerekir. Atalarımız bu anlayışı “Öğrenmenin ne yaşı ne de başı vardır.” şeklinde dile getirmişlerdir.[6]
Eğitim sadece öğretmez aynı zamanda alıştırır da. Ama İslam dininde eğitim, bir şartlandırma hareketi değildir. Bununla birlikte insanın beden, ruh, akıl ve duygularını geliştirerek, neyi ne zaman, nasıl ve niçin yaptığını bilen insan yetiştirmeye ve onu şuurlandırmaya çalışan, eğitimdir.
Bir insanın sadece bir tek şeyi sevmesi, onun başka bir şey sevmesi içindir. Bu kural para için de söz konusudur. Bu nedenle insanlarımıza para ve maldan başka, sevilecek daha pek çok şeyin bulunduğunu öğretmek zorundayız. Bu da eksik ve yetersiz bir din eğitimi ile mümkün değildir. Zira eksik ve yetersiz bir din eğitimi, en az dini eğitimsizlik kadar zararlı olmaktadır.[7]
Din eğitimi, insanın dini davranışını planlı olarak müspet ve istenilir bir şekle sokmayı amaçlar. Bunu yaparken insandaki dindarlık kabiliyetini sağlam ve doğru dini kültürle uyarıp geliştirir, onda sağlıklı bir ruhi yapı ve vicdan oluşturmaya çalışır. Hayata ve olaylara daha geniş açıdan bakabilmeyi, Allah huzuruna ulaşan benliğin burada arınarak yaratıklara sevgi ve saygıyla dönmesini sağlamaya çalışır.[8]
2. Problem
İlk giden birinci nesle göre Türk milli kültürü ve terbiyesi giderek zayıflamaktadır. Buna karşılık güçlü bir Alman kültürü ve tüketim toplumu şartları genç Türk nesillerini sarıp yoğun etki altına almaktadır.
Türkler cami, okul gibi kültür ve eğitim müesseselerini yavaş yavaş kurmaya başlamışlardır. Özellikle köy kökenli olmayan Türkler zaten Batılılaşmanın çarpık etkisiyle daha Türkiye’den geldiklerinde kültür değişimine hazırdırlar. Almanya’da, Bulgaristan’daki gibi Türklere baskı yapmaya ve isim değiştirmelerini zorlamaya hiç gerek kalmadan, bu olay bilhassa üçüncü ve dördüncü kuşak nesilde kendiliğinden yaşanmaktadır. İlk gelen Türk işçilerinin tahsili yoktu, ikinci kuşak okuyamadı, ikinci ve üçüncü kuşak ise uyum sorununa çareyi Alman vatandaşlığında aramaktadır ve dördüncü kuşak kaybedilmiş nesildir.
Dolayısıyla, milli kültür ve eğitim eksikliği, hatta yokluğu, Türkçenin zayıflığı, ekonomik şartlarda yetersizlik; ama bütün bunlara rağmen Batı tüketim toplumu içinde yaşama arzusu ve eğilimi gibi sebeplerle önümüzdeki yıllarda Türklerin çoğunluğu, Türk ve Müslüman olma özelliklerini kaybedebileceklerdir.
İnsanımızın, son çeyrek yüzyıldır Avrupa ile çok boyutlu direkt ve dolaylı ilişkisinin tarihin en yüksek noktasında olduğunu söyleyebiliriz. Belirtelim ki, bu çok boyutlu ilişki beraberinde de birçok problem getirmiştir. Ne var ki, insanımız dini, dili ve kültürü ile sosyal tabakalaşması farklı olan ülkelere sürüklenmiştir. Dinamik güçleri farklı olan ülkelere giden insanımız için ülkeler bazında alınması gerekli koruyucu ve yönlendirici tedbirlerin birçoğu alınmamıştır. İnsanımızın bulunduğu ülke dinamiklerine karşı kültür ve kimlik mücadelesi uzun yıllar devlet düzeyinde destekten mahrum bırakılmıştır. Sonuçta ortaya çıkan kuşak ne Türk’e ne de Alman’a yaramıştır.
Bunun yanında kilise Avrupa’da teşkilatlı ve tesirli bir kuruluştur. Ana mektepleri ister kilisenin, ister devletin olsun buralarda Hıristiyanlık propagandası yapılmaktadır. İlkokul, ortaokul ve lise sıralarındaki işçi çocukları ise bulundukları ülkenin dilini konuşmakta, onun edebiyatını, tarihini ezberlemektedir. İşi “insanımızın ihtiyacı” olarak başından itibaren ele almadığımız için gurbetteki Türk’ün ruhi, bedeni, fikri, fiziki ihtiyaçları yabancı organizasyonların maharetine ve insafına terk edilmiş durumdadır. En başta kiliseler, Alman vatandaşının Hıristiyanlığa ilgisinin azalması ve kilisenin eskisi gibi ilgi çekmemesi üzerine harekete geçerek, halkı dinine sahip çıkmaya çağırırken, yayınladığı kitaplarla da İslami gerçekleri çarpıtmaya çalışıyor. Kitapları aracılığı ile Müslümanların ve İslamiyet’e ilgi duyanların kafasını karıştırmaya yönelik faaliyetlerde bulunan Protestan kilisesi, Müslümanların Hz. İsa (a.s)’ya yeteri kadar saygı duymadıkları söylüyorlar.
Almanya’da fanatik Hıristiyan çevrelerin, Yehova Şahitleri gibi diğer bazı mezheplerin Türk gençleri arasında faaliyetlere ve propagandalara da giriştikleri bilinmektedir. Vatandaşlarımızın adreslerine Türkçe basılmış dini kitaplar, risaleler gönderilmektedir.
Yabancı ülkelerdeki insanlarımız kendi milleti ile olan bağlarını devam ettirmek, kendi gençlerini o ülkelerde yetiştirirken onlara bu bağlılığı aktarmak, öğretmek ihtiyacı duymaktadır. Bunu da, tabii olarak kendi milletine, örf, adet ve dinlerine bağlılıklarıyla göstermektedirler. İçinde bulundukları toplum yer yer onları kendi içinde eritmek istemektedir. Bu nedenle onları kendi ülkelerinin insanları gibi yetiştirmek gayesiyle, gençlerini din eğitimi veren bazı kuruluşlara göndermektedirler. Almanya’daki vatandaşlarımız bu sebeple Türkiye’den hem kendilerini hem de gençlerini dini yönden aydınlatacak ve eğitecek donanımlı din görevlileri istemektedirler.
Avrupa’da haçlı seferlerinden kalan ve halen de devam eden bir İslam antipatisi mevcuttur. Basın tarafından Müslüman ülkelerden aktarılan haberler çoğunlukla menfidir. Okuldaki tarih derslerinde İslam’a dair çok az ve yanlış bilgiler verilmektedir. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı, İslam’a karşı buradaki insanlarda büyük bir yanlış tutum oluşmaktadır. İslam antipatisine ve ırkçılığa karşı ferdi olarak bir şey yapmak çok zordur.[9]
Gençlerimizi bu dönemde baktığımız zaman çoğu barlardan, diskoteklerden veya sokaklardan başka bir şey tanımıyorlar. Hayatim büyük bir kimsini oralarda geçiriyorlar. Aslında bu gençler camileri ikinci ev gibi görmeleri lazımdır. Ama maalesef çoğu gençler sadece camileri cumadan cumaya ya da kandilden kandile görmektedir.
3. Araştırmanın Amacı ve Önemi
Araştırmamın temel amacı Almanya’daki gençlerin eğitim yönünden, sosyal ve kültürel yönden önemli problemlerini tespit edip onların camiden beklentilerini ortaya koymaktır. Kaldı ki gençler cami içinde yürütülen din hizmetlerinin güzel ve başarılı yönlerini belirleyerek, bunların dışında dini hayatı daha iyiye götürecek çözüm önerileri vermişlerdir.
Bunları da dikkate alarak yurt dışında görev yapan din görevlileri gençlerin eksik yönlerinin ve sorunlarının neler olduğunu ortaya koyabileceklerdir. Dolaysıyla da bu konu ile ilgili eksiklerin tespit edilip aksayan yönlerin giderilmesi ve daha sağlıklı hizmetlere varılabilmesi için yeni gelecek din görevlilerine çok yönlü hizmetler sunabilme imkânı sağlanabilecektir.
Böyle bir konu, Almanya’da ele alınmadığı için bir ilk olarak araştırmanın önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu bilgiler ışığında Almanya’da görev yapmak isteyen din görevlileri önceden hazırlıklı olacaklar ve camilerde gençlere ve çocuklara daha iyi hizmet edebilme imkânına kavuşacaklardır
4. Araştırmanın Yöntemi
Yapılan çalışma bir alan araştırmasıdır. Alan araştırması nitel araştırma modeliyle desenlendirilmiştir.
Bu araştırma Almanya’daki kız ve erkek Türk gençlerinden camiye giden ve gitmeyenler arasından seçilen ve oluşturulan dört grupla gerçekleştirilmiştir.
Araştırmaya ilk planda gençlerle grup görüşmeleriyle başlanmıştır. Mülakatlardan sonra konuyla ilgili doğrudan veya dolaylı olarak eserler gözden geçirilerek, gerekli veriler toplanmıştır.
Bu araştırmanın evrenini Berlin’deki Türk Müslüman gençleri oluşturmaktadır. Berlin’deki çeşitli semtlerde yaşayan ve camiye giden - gitmeyen üç gençle üç genç kız olmak üzere on iki kişiyle sınırlı tutulmuştur.
Araştırmamızın konusu, Almanya’daki Müslüman gençlerin camilerden beklentileri ve ihtiyaçları üzerinedir.
Verilerin toplanmasında başta mülâkat ve gözlem tekniği kullanılmıştır. Çalışmanın Grup Görüşmeleriyle olması tercih edilmiştir. Böylelikle daha sağlıklı veriler elde edilmiştir. Almanya’da yaşadığım dönemlerdeki deneyimlerimin ve gözlemlerimin yanında araştırma amacıyla Almanya’ya gidişim ve gençlerin samimiyetle konuya yaklaşmaları araştırmamıza yön vermiştir. Görüşmeler 2008 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleştirilmiştir.
Verilerin çözümlenmesinde içerik analizi kullanılmıştır. Mülâkatlar ses kayıt cihazı ile kaydedilmiş ve bilgisayara yüklenmiştir. Öncelikle yapılan görüşmeler tek tek deşifre edilmiştir. Ardından deşifre edilen görüşme metinleri kodlanmış ve alt ve üst kategorilere ayrıştırılmıştır. Son aşamada oluşan kategoriler çerçevesinde veriler yorumlanarak raporlaştırılmıştır. Yorumlamalarda daha önce yapılmış olan çeşitli araştırmalar da göz önünde bulundurulmuş ve değerlendirilmiştir.
5. Araştırma Soruları
Bu araştırma aşağıdaki araştırma soruları üzerine kurulmuştur.
1. Gençler camiye ne sıklıkla gidiyor?
2. Gençlerin cami içi-dışı din hizmetlerinden beklentileri nelerdir?
3. Cami din hizmetlerini beğenmeyen gençlerin ne tür gerekçeleri vardır?
4. Cami içi din hizmetleri gençlere yönelik nasıl daha iyi hale getirebilir?
5. Din görevlileri gençlere hitap eden ne tür faaliyetler düzenlemektedirler?
6. Cami içi faaliyetlerine gençlerin katılımı hangi düzeydedir?
7. Din görevlisi, yaptığı veyahut yapmak istediği faaliyetlerde gençlerle sorunlar yaşıyor mu?
8. Gençlere göre din görevlisinin gayeleri nelerdir?
9. Bir din görevlisinin gençlerin eğitimi üzerinde başarılı olabilmesi için nelere dikkat etmesi gerekir?
10. Din görevlilerinin gençlerle iletişimi hangi seviyededir?
11. Gençlerin din görevlisinden beklentileri nelerdir?
12. Gençlere göre din görevlilerinde bulunması gereken en önemli özellikler nelerdir?
13. Gençlerin din görevlilerinde beğendiği veya beğenmediği yönler nelerdir?
14. Din görevlileri vaazlarda hangi konular üzerinde durmakta ve gençler bunu nasıl değerlendirmektedir?
I. Bölüm
GENÇLERIN SOSYAL VE DINI HAYATLARI VE BUNA BAĞLI OLARAK MEVCUT PROBLEMLERI
1. Mevcut Sosyal Hayat ve Problemler
İlk Türk işçisinin Federal Almanya’da törenlerle karşılanmasının ardından 49 yıl geçti. Sayıları artık günümüzde milyonlarla ifade edilen Türk işçi ve aileleri, bu süre içinde giderek tırmanan ve değişik boyutlar kazanan sorunlarla karşı karşıya kaldılar.
Ülkelerine dönen bazıları “Almancı” olarak damgalandılar. Almanya’da yaşamlarının bir bölümünü geçirmiş olan çocukları ise “2. Kuşak” olarak uyum sağlamaya çalıştılar. Ya ”kalanlar”… Dil engelinin yanı sıra gelişmiş bir sanayi içinde farklı bir dinin ve aile yapısının biçimlendirdiği bir toplum…
Türklerin Almanya’da sosyal hayata uyamadıkları ve devamlı olarak geri dönmeyi hayal ettikleri için uymayı da düşünmedikleri bugün için işlenen bir tezdir. Tezin kapsamını Almanya’da politik ve bilimsel çevreler şöyle sınırlandırıyorlar: Türkler Almancayı öğrenme açısından gereken çabayı göstermiyorlar. Çocuklarını çocuk yuvaları yerine Kur’an okullarına gönderiyorlar. Almanlardan uzak yerlerde kendi aralarında yaşıyorlar ve Almanya’da yeni bir kültür oluşturuyorlar. Ayrıca Türk kadınları ailesel yaşamda eşit değiller.[10]
Bir araştırmaya göre genel olarak değerlendirildiğinde üçüncü kuşak gençlerin dilsel ve kültürel anlamda iki farklı dünya da yaşadıklarını göstermektedir. Aile-ev ve okul-arkadaş çevresi, evde anadili ve azınlık kültürü/ana kültürü devam etmekte, okulda ise Alman dili ve kültürünün etkisi görülmektedir. Her iki dil ve kültürün tam olarak bilinmemesi sonucu oluşan karma ve yüzeysel üçüncü bir kültür, bu ikili kültüre ek olarak üçüncü kuşak gençlerin karşına çıkmaktadır. Araştırmanın özellikle dil ile ilgili bulguları bu durumu desteklemektedir. Buna ilave olarak dinsel farklılıklar da bu süreci etkileyen bir diğer faktördür.[11]
Başka bir önemli nokta ise kız gençlerin bu günkü zamanda anneleri gibi eğitim durumdan eksik olmadıkları. Okul eğitimi alanında genç kadınlar, genç erkeklerin önüne geçmiştir ve gelecekte de daha sık olarak daha yüksek değerde olan eğitimleri tamamlamayı amaçlamaktadırlar ki bu eğilim 2002 yılında yapılan Shell Gençlik Araştırması'nda da belirginleşmeye başlamıştı. 2006 yılında ankete katılan kızların % 55'i, lise bitirme diploması konumunda olan Abitur'u hedeflemektedir, erkeklerin ise sadece % 47'si için bu söz konusudur.[12]
Küçük yaştaki gençler eskiye nazaran daha sık uyuşturucu madde kullanıyorlar. 2000 yılında federal hükümet tarafından hazırlatılan bağımlılık ve uyuşturucu raporuna göre, tüketicilerin hem hafif hem de ağır uyuşturucu maddelere başlama yaşı giderek küçülmektedir. Çok genç tüketicilerin arasında parti uyuşturucusu denilen maddeler büyük rol oynamaktadır. Gençlerin üçte biri alkol tüketiyor, bunların küçük bir kısmı bunu her gün yapıyor. Gençlerin dörtte biri esrar tüketimi konusunda deneyimlidir ve bu konuda Doğu ile Batı arasında pek bir fark kalmamıştır. İlaç tüketimi de gençler arasında oldukça yaygındır. Bremen’de 14 yaşındakiler arasında yapılan bir araştırmaya göre çocukların yarısından fazlası düzenli olarak ilaç kullandığını söylemiştir. Bu araştırmaya göre birçok anne ve babanın, çocuklarının performansını yükseltmek amacıyla ilaç vermeye hazır oluşu da endişe verici olarak nitelendirilmektedir. Gençlerin dörtte biri sürekli sigara içmektedir, bu oran kızlarla erkekler arasında eşit dağılım göstermektedir. Yasadışı olan uyuşturucu maddelerde esrar tüketimi başı çekmektedir. Gençlerin dörtte birinden fazlası bu konuda deneyim sahibi olmuştur. Gençlerin küçük bir kısmı (% 3-4) ecstasy ve amfetaminler tüketmektedir. İlk defa polis kayıtlarına giren ecstasy tüketicilerinin sayısı çok artmıştır.[13]
Gençlerin beklenti ve sorunlarını olumlu ya da olumsuz etkileyen iç ve dış faktörler asla göz ardı edilmemelidir. Aile, arkadaş, çevre, okul ve kültürel etkenler gençlerin zihinsel ve kültürel yapılarını etkilemektedir. Buna bağlı olarak genç, ailede iyi bir eğitim ve aidiyet göremediğinde kendine başka çevreler arayacaktır. İşte bu açıdan gencin iyi tanınması, iyi tanılanması ve çok iyi anlaşılması gerekmektedir. Gençler anlaşılmamaktan şikâyetçiler, ihtiyaçlarının karşılanmamasından şikâyetçiler, güvenilmemekten şikâyetçiler, aciz görülmekten, kabullenilmemekten, özgürlüklerinin kısıtlandığından şikâyetçiler. Sonucunda ise; Yalnızlar, korunmasızlar, iletişimsizler kullanıldıklarını düşünüyorlar, tek başına mücadele ediyorlar, direniyorlar. Zoraki sokuldukları kimlik arayışları, sonunda onları ya içe kapatıyor ya da aşırı saldırgan ve agresif yapıyor. Bunlara bir de dil sorunu, kültür sorunu, aile sorunu ve diğer sorunlar eklendiğinde genç, hayatında kaos dolu bir süreç yaşıyor.[14]
Avrupa'daki gençlerin içine itildiği hayat anlayışı, son yıllarda Türkiye gibi Müslüman ülkelerde de görülüyor. Bunların başında, kız-erkek münasebetlerindeki ölçüsüzlükler, müzik, spor ve eğlencenin hayatın dengesini bozacak derecede aşırılaşması ve garip giyim kuşam tarzları geliyor.
Son zamanlarda Avrupa'da piyasaya çıkan kitaplar, çocukların ve gençlerin içine düştüğü bu durumu ele alıyor. Görünür problemlerin sebepleri belli, teşhisler doğru, gözlemler isabetli... Almanya'da son on beş yıldır, ilk-orta öğrenimdeki çocuklar ve gençler, daha hırçın ve egoist davranışlar sergiliyor. Bugün sınıflarda gürültü had safhaya ulaşmış durumda; öğrenciler derslere odaklanamıyor, vandalizm (çevreye ve eşyaya zarar veren davranış biçimi) eğilimleri gösteriyor ve öğrenmeye kapalı kalıyor. Diğer yandan, öğretmenler de gelecek nesilleri yetiştirmeyi bir hedef olarak önemsemediğinden, heyecanlarını kaybetmiş durumda ve motive olamıyorlar. Neticede eğitim/öğretim seviyesi hızla düşüyor. Bazı Alman pedagoglar, altmışlı yılların kalabalık sınıflarında rastlanmayan bu durumu 'okul şartlarının büyük nispette değişmesiyle izaha çalışıyorlar.[15]
2. Dini Hayat Süreci ve Mevcut Problemler
Çocuk, hayatının özellikle ilk yıllarında, annesinin şefkatine, babasının güven verici varlığına gerek duyar. Aile bireyleri arasında yerini almak, onlara benzemek ister. Bu nedenle aile içindeki duygusal ortam, çocuğu doğrudan etkiler. Aile içinde giderek biriken bu duygularını daha sonra dış dünyadaki diğer insanlara yöneltir. Ayrıca, çocuğun çeşitli dini ve sosyal değerler konusundaki ilk bilgileri, olumlu veya olumsuz tutumu da anne-babanın bu konudaki davranışlarından kaynaklanır. Bu bakımından anne-babanın eğitilmesi konusu da en az çocuklarının eğitimi kadar önemli bir konudur.
Aile bütün sevgilerin ve her faziletin kaynağıdır. Bir ulusu ayakta tutan, ona ölmezlik damgasını vuran ailedir. Sağlam, huzurlu, istikrarlı bir aile hayatı içerisinde yetişen çocuğun durumu da müspet istikamette gelişir. Bu bakımdan ailenin dinen ve sosyal değerler yönünden eğitilmesi çocukların hele hele yabancı bir ortam içindeki gençlerimizin geleceği için büyük önem taşımaktadır.
Bugün Almanya’da İslamiyet üçüncü büyük din durumundadır. Katolik ve Protestanlardan sonra Müslümanlar gelmektedir. Kiliseler ise bu durum karşısında telaşa kapılarak diyalog başlatma çabasına girmişlerdir. Bunun sonucu olarak da Alman vatandaşlarına yönelik, İslam dinini, İslamiyet’in diğer dinlere bakış açısını anlatan, Kur’an’da geçen konular ve Peygamberimiz hakkında çeşitli ilim adamlarının sözlerine yer veren broşürler hazırlanmıştır. Bunlar İslam’ın muhteviyatını Alman vatandaşlarına aktarmaktadır
Müslüman olan insanımız kendi değerlerini korumak için hem dernekler kurmuş, cami-mescit açmış, hem de Kur’an kursları düzenleyerek kendi bilgilerini kuvvetlendirmek istemişlerdir. Gençlerimizin de en az Türkiye’deki kadar Müslüman ve Türk kalmaları için gayret sarf etmişlerdir. İman sahibi işçilerimiz gereken görevlerini yapmışlardır.
Almanya’da halen DİTİB (Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği)’e bağlı 1000’in üzerinde dernek faaliyet gösteriyor. Bu derneklerin her birinde mescit var. İnsanlarımız cuma, bayram, cenaze, teravih, kadir gecesi ve diğer kutsal günlerde cemaat halinde namazını kılmaktadır. Çocuklarımızın bir kısmı camide ders alıyor, dini ve milli konularda eğitiliyor. Bunun yanında DİTİB dışında faaliyet gösteren dernekler de bulunmaktadır.
Türk ailelerin en çok şikâyet ettiği konuların başında gençlerimizin eğitimi ile ilgili durumlar geliyor. Özellikle Alman okullarındaki bazı uygulamalar Müslüman aileleri endişeye sevk ediyor. Çocuklarda tam bir disiplinsizlik ve başıboşluk mevcut. Her çocuk kendi yalnızlığını ve sevgisizliğini farklı şekilde gidermeye çalışıyor ve genellikle de kız-erkek ilişkilerinden kaynaklanan problemler yaşıyor. Çocukların ilişki biçimleri ise tamamen maneviyattan yoksun bir durum arz ediyor.
Almanya’daki Türk Müslüman gençler başka milletlere oranla, hatta bizzat Türkiye’deki yaşantılarına kıyasla çok daha dindar olmaktadırlar. Çok güzel çalışmalar yapılıyor, organizasyonlar gerçekleştiriliyor, programlar düzenleniyor. Bu organizasyonlar vesilesiyle aileler birbirleriyle kaynaşma, tanışma ve dertleşme imkânı buluyor. Birbirlerine destek oluyor ve sahip de çıkıyorlar.
Ayrıca buradaki güzelliklerden en önemlisi de Almanlardan bazılarının Müslüman olmaları. Özellikle aile ilişkilerinden ve ibadete gösterdikleri hassasiyetten etkilenen Almanlar İslam dinini araştırıyor ve Müslüman olmaya karar veriyorlar. Onlardan bazıları ile tanışma imkânım oldu. Neden Müslüman olmaya karar verdiklerini sorduğumda Müslümanların günde beş defa ibadet ettiklerini ama Hıristiyanların ise sadece pazar günleri ibadet ettiğini, ayrıca Müslümanların ibadetlerinde daha samimi olduklarını ve daha çok şükrettiklerini söylediler.
Kur’an’ı okuyup okumadıklarını sorduğumda ise özellikle Arapçasından okumasının kendisini çok rahatlattığını ve huzur bulduğunu, ayrıca Almancasından da mealini okuduğunu ve sadece Kur’an’ı okusa bile kendisi için yeteceğini ifade ettiler.
Bu gibi güzellikler Almanya’da yaşanan birçok sıkıntının da unutulmasına ya da bir şekilde telafi edilebileceğine olan inancı artırıyor.
II. Bölüm
EGİTİM SİSTEMİ VE GENÇLERİN EĞİTİM DURUMLARI
1. Berlin’de Eğitim Sistemi
Almanya’da zorunlu eğitim ve öğretim 6-18 yaşlarını kapsamaktadır. Bununla beraber bütün sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi, okul öncesi eğitim kurumları (kreşler ve Kindergarten) gittikçe önem kazanmaktadır. Zorunlu eğitim çağındaki çocukların devam edebilecekleri okul çeşitleri aşağıda kısaca tanıtılmıştır.
A-İlkokullar (Grundschulen) : Temel eğitimin ilk basamağı olup, Türkiye’de ilkokulun karşılığıdır. 1. sınıftan 6. sınıfa kadar devam eder. Ayrıca anasınıfı adı altında hazırlık sınıfları da bu okullarla iç içedir. 3. sınıftan itibaren çocukların başarıları notla değerlendirilir. Aynı sınıfı ikinci defa tekrar eden öğrenciler, öğrenim zorluğu çekenlerin gittiği okula (Sonderschule) gönderilir. 5. sınıftan itibaren öğrenci bir yabancı dil seçmek zorundadır. 6. sınıfın sonunda sınıf öğretmeni, çocuğun başarı durumuna göre, gidebileceği okulu tavsiye eder
B-Ortaokullar (Hauptschule) : 7. sınıftan 10. Sınıfın sonuna kadar devam eder. Buradan liseye geçmek çok zordur. Bunun için “ek başarı belgesi” almak gereklidir ki bu da çok başarılı olan öğrencilere verilir. 9. sınıfın sonuna kadar devam eden çocuk normal Hauptschule diploması alıp uzmanlık getirmeyen bir meslek dalında öğrenim görebilir. Öğrenci 16 yaşında hala başarısız ise çıkış belgesi verilir
C-Ortaokullar (Realschule) : Bu da Hauptschulen gibi 7. ve 10. sınıf arasında devam eder. Temel eğitim daha geniş olup, ders programları da değişiktir. Meslek eğitimi ve tahsil imkânı daha zengindir. Bu okulun ilk altı aylığı kısmi deneme dönemidir. Bu dönemde başarılı olan öğrenciler ancak bu okula kabul edilir. Bu süre sonunda öğrenciler başarısız olursa Hauptschule’ye veya Gesamtschule’ye gönderilir. Öğrenci 9. veya 10. sınıfta çok başarılı olursa öğretmeninin tavsiyesiyle Gymnasium’a (lise) gönderilir. Burada yeniden bir altı aylık denemeden geçirilir
D-Çok Amaçlı Okullar (Gesamtschulen) : Haftada 5 gün ve tam gün tedrisatlı olan bu okullarda eğitim 7. sınıftan 10. sınıfa kadar devam eder. Ancak bu okulların diğerlerinden farkı, tedrisat programının, diğer okullarınkinin bir bütünü olması ve böylece öğrencinin kabiliyet ve tahsiline yön verebilmesidir
E-Liseler (Gymnasium) : 7. sınıftan 13. sınıfa kadar devam eder. Buraya ilkokulu bitiren her öğrencinin müracaat etme hakkı vardır. Fakat Realschule ve Gymnasium tavsiyesi olan öğrencilerin girme şansı daha fazladır. Öğrenim yılının sonunda ders öğretmenleri hangi öğrencinin bitirme sınavlarına gireceğini tespit eder. 13. sınıfta liseyi bitiren öğrencinin not ortalaması üniversiteye girmede çok büyük rol oynar. Eğer ortalama düşükse öğrenci beklemek zorunda kalabilir
F-Meslek Okulları (Berufsbildende Schulen) : Meslek okullarına, mesleki eğitime başlayan veya bir iş yerinde çalışmakta olan veyahut da işsiz kalan gençler devam ederler. Meslek okulları genel olarak işletmeler dâhilinde yapılan ve mesleki eğitimi tamamlayan okullardır. Gençler bu okullara haftada bir veya iki gün devam ederler. Ayrıca tedrisatı tam gün olan özel meslek okulları da vardır
G-Özel Eğitim Kurumları (Sonderschulen) : Özel okullara, bedenen veya fikren özel durumları bulunan öğrenciler devam ederler.
2. Gençlerimizin Eğitim Durumları ve Problemleri
Almanya’daki gençler iki kültürlü, iki dilli yetişiyor. Ama ne Türkçeleri iyi ne de Almancaları. Okulda yarım gün Almanca ile evde ise Türkçe ile karşılaşıyorlar. Bu sebeple de eğitim açısından şahsiyetli ve yeterli yetişmiyorlar. Türkçe ve din kültürü Alman okullarında zorunlu ders olmadığı için derslere gelmiyorlar. Bu durumda en önemli çarelerden biri de Alman okullarında Türkçe ve din kültürü derslerinin zorunlu olması ve sınıf geçmeye tesir etmesi olacaktır.
Birçok işyerinde önceden olduğu gibi bugün de yabancı öğrenciler ikinci sırada tercih ediliyor. Sonuçta aileler kendileri ve gençleri için bir hayat çizgisi oluşturmakta zorlanıyor. Birçoğu, gençlerin Almanya’ya göre tutucu sayılabilecek Türkiye’de mi yoksa Türkiye’ye göre daha serbest olan Almanya’da mı kalmaları gerektiğine karar veremiyor.[16]
İleride Türkiye’deki hayata uyum sağlamayı kolaylaştıracak aynı milletlere mensup öğrencilerin oluşturduğu sınıflar, Alman okul sistemindeki ilerlemeyi zorlaştırıyor. Berlin’de Alman veliler Alman sınıflarındaki yabancı öğrencilerin sayısını azaltmak amacıyla aynı milliyetten öğrencilerin bulunduğu sınıfların açılması için yetkilileri sıkıştırıyorlar, diğer veliler ise elbette bu duruma karşı çıkıyor.
Alman okul sisteminde genel eğitim ve mesleki eğitim mecburiyeti 18 yaşın sonuna kadardır. Bu yaşın bitimine kadar okula devam çeşitli şekillerde tamamlanıp en azından orta öğretim mezuniyet belgesi alınmalıdır. Bu belge iyi bir mesleki eğitime başlayabilmek için gereklidir. Türk genci ise Almanya’da esaslı bir meslek eğitimi için gerekli şartı yerine getirmediğinden vasıfsız insan gücü zümresine dâhil olmakta ve nihayet günümüzün yahut yarının yabancı işsizler ordusuna katılmaktadır.
[...]
[1] Halil Karlık, “Eğitim Kavramı Üzerine Bazı Düşünceler” Din Öğretimi Dergisi, sayı 19, 1989, s.32
[2] Tanımlar için bkz. Atilla Kutlu, Almanya’daki Türk Çocuklarının Din Eğitimi, İzmir 1991, s.1
[3] Selahattin Parladır, Din Eğitimi Ders Notları, İzmir 1985-86, s.1
[4] Osman Pazarlı, Din Eğitimi ve Öğretiminde Genel Metotlar, İstanbul 1967
[5] Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Ankara 2005, s.14
[6] Karlık, a.g.e. s. 12
[7] Celal Kırca, „Yanlış Eğitim ve Zararları“ , Diyanet Dergisi, sayı: 376, Haziran 1990, s.2
[8] Parladır, a.g.e. s.2
[9] Kutlu, a.g.e. s.10
[10] Kutlu, a.g.e. s.17
[11] Sevcan Gülec, Göç, Kimlik Ve Aidiyet: Almanya’da Yaşayan Türkiye Kökenli
Gençler Açisindan Bir Analiz , Ankara 2006 s.16
[12] Federal Almanya Cumhuriyeti, Uluslararası Gençlik Hizmetleri Bilgi Bankası, Bonn 2008, s.5
[13] Federal Almanya Cumhuriyeti, a.g.e. s.7
[14] http://aktueldergi.de/index.php?option=com_content&view=article&id=858:almanyada-yaşayan-genclerin-eğitim-durumu&catid=40:kultur&Itemid=55
[15] Kutlu, a.g.e. s.60
[16] Kutlu, a.g.e. s.39
- Quote paper
- B.A. Nurullah Uslu (Author), 2010, Almanya’daki Müslüman Gençlerin Camilerden Beklentileri, Munich, GRIN Verlag, https://www.grin.com/document/202458
-
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X. -
Upload your own papers! Earn money and win an iPhone X.